Farkındalık

Küçücük bir el, küçük, masum, muhtaç bir çift göz… O hayatıma girmeden önce hayatın bana kattıkları konusunda ne kadar basit yollar seçtiğimi, ne kadar kaçarak ve hayatın en zayıf, en basit yerlerinde risk almadan, göğüs germeden, direnmeden, rutinlerin içinde kaybolup gitmiş olarak yaşadığımı fark ettim.

Henüz ona sahip olmayan bir insan ne ister? Bir Pazar daha çok uyumak belki, bir cumartesi gecesini geç saatlere kadar eğlencede geçirmek, akşam işten eve gidince ayaklarını uzatıp takip ettiği diziyi izlemek… Şimdilerde bazen içinde bulunduğum ortamdan ruhumu geri geçip şöyle herkese tek tek göz gezdirip hayatları hakkında kendimce yorumlar yapmaya çalışıyorum, evlisi, bekârı, çocuklusu, genci, yaşlısı… Anlayacağınız, daha hayata hiç başlamamış olanı, bitirmiş gidiyor olanı ve ikisinin ortası…

Farkındalık demek istiyorum, içinde bulunduğun zamanda yaşadığın her şey o zaman için belki doğru, belki yeterli ancak zaman ilerledikçe şartlar değiştikçe geriye dönüp bakmak ilerleyen yaşın getirdiklerini, farkında olmadan göğüs germelerin, risk almaların başladığını gösteriyor.

farkindalikDün evin önünden gülüşerek motorlarına binip hareket eden iki genç delikanlıyı gördüğümde, henüz ne kadar hiçbir şey yaşamamış olduklarını düşündüğüm gibi mesela…

Ve üç gün önce hastanede aldığı her nefes duyulan o yaşlı amcayı gördüğümde, yaşayabildiğin kadar yaşamak mı yoksa vakitlice ölmek mi diye düşündüğüm gibi mesela…

Ve geçen ay çocukları olsun diye Akdeniz’den şifalı otlar sipariş eden bunu en mühim işi olarak gören arkadaşıma baktığımda, belki de olmaması doğru olandır diye düşündüğüm gibi,

Ya da daha dün kaybettiğimiz Hamza bebeğin babası Kenan Sofuoğlu’na baktığımda düşündüğüm gibi, daha acı başka bir şey yok hayatta emin ol daha kötüsünü yaşamayacaksın dediğim gibi mesela…

İşte hayat bu, yaşadıkça farkındalık diye bir şey var. O an doğru ve yeterli gelen, zaman geçtikçe sizin gerinizde kalanlara baktığınızda şunu dedirtiyor, “daha ne kadar da başında”.

Ebeveynlerin gençken söylediği bir klişe vardır “ anne/baba olunca anlarsın” derler. O zaman ne kadar da boş gelir, ama evet olunca anladık, aslında hayata getirdiğiniz bir can varsa işte her şey onun gerisinde kalıyor, daha az uyku, daha az eğlence, daha çok çaba, daha çok risk… Netice “EVLİ-ÇOCUKLU-UYKUSUZ AMA FARKINDA”